Danıştay 4. Daire, Esas No: 2018/4439, Karar No: 2022/429

Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/4439 E. , 2022/429 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/4439
Karar No : 2022/429

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av….
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı adına, fatura düzenlemeyerek kayıt ve beyan dışı bıraktığı bir kısım satışları hakkında düzenlenen inceleme raporuna istinaden re’sen tarh edilen 2010 yılı vergi ziyaı cezalı gelir vergisi ile kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; davacı hakkında yapılan tespitlerde, sahte fatura ticaretinde bulunduğunun ihtimal ve varsayımdan uzak, somut delillerle ortaya konulamadığı, vergi tekniği raporunda ifadesine dayandığı müşteki ile davacı arasındaki husumeti ispatlayan belgelerin de dosyaya ibraz edildiği görülmekle birlikte ilgili dönemler için re’sen yapılan cezalı tarhiyatlarda ve kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; davalı idarece yapılan tespitler ve davacı beyanı dikkate alındığında, davacı tarafından 2010 yılında gerçekleştirilen sanat eserleri alım satımı nedeniyle müştekiye verdiği komisyonculuk ve danışmanlık hizmetinin ticari bir faaliyet olduğu ve kazanç elde etmek amacıyla yürütüldüğü, dolayısıyla ticari kazanç olarak vergilendirilmesine ilişkin koşulların olayda var olduğu, ayrıca 2010 yılındaki bu faaliyet nedeniyle davacının elde ettiği kazanç tespit edilirken, davacının kendi ifadesinde belirttiği %5 kârlılık marjının ve müşteki tarafından bu faaliyet kapsamında davacıya gönderilen havale/eft bilgilerinin yer aldığı banka kayıtlarının dikkate alındığı görülmüş olup, bu şekilde tespit edilen matrah farkı Dairece yerinde bulunduğundan hazırlanan raporlara göre davacının sanat eserleri alım satım komisyonculuğu ve danışmanlık faaliyeti nedeniyle 2010 yılında elde ettiği ancak kayıt ve beyan dışı bıraktığı tespit edilen kazanç üzerinden yapılan dava konusu 2010 yılı vergi ziyaı cezalı gelir vergisi tarhiyatında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı, öte yandan davacının iddialarının değerlendirilmesi kapsamında, davacının dosyaya ibraz ettiği çeklerin keşide tarihlerinin vergi tekniği raporunda belirtilen ve matrah tespiti yapılırken dikkate alınan müşteki tarafından davacıya yapıldığı görülen havale/eft tarihlerinden sonra olması nedeniyle davacının söz konusu bu para transferlerinin verilen hatır çekleri karşılığında yapılan ödemeler olduğu yolundaki iddiasını ispata elverişli olmadığı, davacının müştekiye sanat eserleri alım satımı konusunda danışmanlık ve komisyonculuk hizmeti verdiği karşılıklı olarak verilen ifadelerle sabit olmasına karşın dosyada mevcut davacı dilekçelerinde söz konusu para transferlerinin tamamının reddedildiği, yani bahsedilen bu hizmet kapsamda olmadığının ileri sürüldüğü, bu durumun da çelişki arz ettiği, ayrıca davacı ile müştekiye arasındaki ticari ilişki ve bu kapsamda gerçekleşen para transferi bittikten sonra ortaya çıkan husumetin söz konusu ticari ilişkinin gerçekliğini ve bu yöndeki müştekiye ifadesinin kanıt değerini etkilemeyeceği, dolayısıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinin (B) bendi gereğince müşteki ifadesinin ispat aracı olarak kullanılabileceği, kaldı ki, müştekinin söz konusu para transferlerinin mahiyeti hakkındaki açıklamalarının banka kayıtları, davacı ifadesi, karşıt inceleme tutanakları gibi harici delillerle de desteklendiği ve doğruluğunun teyit edildiği, matrah farkı bulunmasının tek sebebinin söz konusu ifade olmadığı, davacının eklediği diğer belgelerin de uyuşmazlık konusu ticari faaliyetten sonraki olaylara bağlı olarak ortaya çıkan belgeler olması nedeniyle davacı iddialarının ispatı için yeterli olmayacağı, ispat külfeti üzerinde olan davacı iddialarına itibar edilmediği belirtilerek dava konusu tarhiyatlarda bu yönüyle de hukuka aykırılık bulunmadığı ve özel usulsüzlük cezasının kesilmesini öngören ve cezanın kesilmesine dair koşulları düzenleyen maddede belirtilen unsurlar uyuşmazlık konusu olayda bir arada gerçekleşmiş bulunduğundan davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasında da hukuka aykırılık sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacıya hasım olduğu açıkça belli olan şikayetçinin gerçeğe aykırı beyanlarının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesi bağlamında ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği, Üsküdar’da bulunan gayrimenkul mallarının adı geçen şahsın müşterek borçlu ve kefili olduğu şirketlerin kullandığı krediler için bankalar lehine ipotek edildiği, bunlardan birinin satış aşamasına geldiği, diğerinin satılmaması için borcun davacı tarafından karşılıksız ödendiği, adı geçen şahısla kavga ettiği ve otomobiline zarar verdiği, düzenlenen raporların vergiyi doğuran olayı somut olarak ortaya koymayıp eksik inceleme ile malul bulunduğu, hakkındaki vergi tekniği raporunun “Değerlendirme” başlıklı 4. bölümünde sahte belge düzenlemediğinin açıkça kabul edildiği, şikayetçiye mal sattığına dair somut bir tespit veya belgenin bulunmadığı, kendisine gönderildiği belirtilen havalelerin şikayetçiye verdiği hatır çekleri karşılığında ödendiği, 2008, 2009 ve 2010 tarihli olan hatır çeklerinin şu aşamada elde edilmesinin mümkün olmadığı, şikayetçiye sanat eseri vb. satıldığına ilişkin bir tespitin bulunmadığı, yapılan tarhiyatın gerçekliği tespit edilmemiş boş beyanlardan ibaret olduğu belirtilerek kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 213 sayılı Vergi Usul Kanun’un 3. maddesinin (B) fıkrasında, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, gerçek mahiyetin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılamayacağı, iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfetinin bunu iddia edene ait olacağı belirtilmiş olup; 134. maddesinde ise vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu hüküm altına alınmıştır. Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacı hakkında yapılan şikayet başvurusu üzerine davacının banka hesabına şikayetçi tarafından 2010 yılında 2.423.587,00 TL tutarında para yatırıldığı ve bunun karşılığında düzenlenmesi gereken faturaların düzenlemeyerek kayıt ve beyan dışında bırakıldığı ihbarı üzerine hakkında düzenlenen inceleme raporuna istinaden cezalı tarhiyatların yapıldığı, her ne kadar belirtilen tutarın yüksekliği dikkate alındığında herhangi bir ticari ilişki olmaksızın böyle bir para transferinin ticari ve teknik icaplara uygun olmadığı düşünülse de, davacı ile kendisini ihbar eden şahıs arasında husumet olduğu, davacının yasal defter ve belgelerine sahip olan inceleme elemanınca gerek söz konusu hasılat tutarları ile davacının banka kayıt ve beyanları gün gün karşılaştırılmak suretiyle, kayıt ve beyan dışı bırakılan hasılatın bulunması ve gerekirse de davacının dönem başı mal mevcudu, dönem içinde alınan mal, dönem içinde satılan mal ve dönem sonu mal mevcudu da dikkate alınarak stok fazlalığı ya da eksikliğine ilişkin bir araştırma yapılmak suretiyle yatırılan tutarın karşılığında davacı tarafından gerçekten satılan bir emtianın olup olmadığı hususları tespit edilmeden, banka hesabına yatırılan tutarlar üzerinden %5 karlılık oranı baz alınarak doğrudan kayıt dışı hasılat tutarı olarak dikkate alınılması suretiyle yapılan incelemede neticesinde, kaydi envanter yoluna başvurulmadan varsayım ve kanaate göre ve eksik inceleme yapılmak suretiyle re’sen yapılan dava konusu cezalı tarhiyatta hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin kabulüyle Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:2018/467 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca, davacı aleyhine onanan tutar üzerinden binde 9,10 oranında ve … TL den az olmamak üzere hesaplanacak nispi karar harcından, varsa evvelce ödenen harcın mahsubundan sonra kalan harç tutarının temyiz eden davacıdan alınmasına,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 01/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir