Danıştay 4. Daire, Esas No: 2018/1019, Karar No: 2022/454
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/1019 E. , 2022/454 K.
“İçtihat Metni”
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/1019
Karar No : 2022/454
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …Vergi Dairesi Başkanlığı
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Tasfiyesi tamamlanmış …Reklam Prodüksiyon Hizmetleri Ltd. Şti’nin ödenmeyen vergi borçlarından dolayı kanuni temsilcisi sıfatıyla davacı adına düzenlenen …gün ve …sayılı ödeme emrinin 2007/5,6,9 dönemlerine ilişkin kısmının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …Vergi Mahkemesince verilen …tarih ve E:…, K:…sayılı kararda; olayda, dava dosyasında yer alan Ticaret Sicil Gazetesi örneğinden asıl borçlu şirketin tasfiyesinin 28/02/2013 tarihinde tamamlanarak 15/03/2013 tarihinde ilan edildiği, dava konusu amme alacaklarına ilişkin asıl borçlu şirket adına tanzim olunan ödeme emirlerinin 26/03/2013 tarihinde (tasfiyenin tamamlanmasından sonra) şirkete tebliğ edildiği görülmüş olup, bu durumda tasfiyesi tamamlanmış şirket hakkında yapılan tahsil işlemlerinin herhangi bir hukuki sonuç doğurmayacağı açık olduğundan şirket adına tahsil işlemleri tamamlanmış bir borcun bulunmaması, dolayısıyla amme alacağının takip yollarının şirket nezdinde tüketilmemesi karşısında dava konusu ödeme emirlerinin 2007/5,6,9 dönemlerine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, yapılan işlemlerin yasal ve yerinde olduğu belirtilerek temyiz isteminin kabulü ile Vergi Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 10. maddesinde, tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, temsilcilerin bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden tüzel kişiden tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı öngörülmüştür.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un mükerrer 35. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmayacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava dosyası ile Dairemizin 2018/956,957,1018 esas sayılı dosyalarının birlikte incelenmesinden; asıl borçlu şirketin tasfiyesinin 28/02/2013 tarihinde tamamlanarak 15/03/2013 tarihinde ilan edildiği, davacı nezdinde takip ve tahsil işlemlerine başlanılmadan önce asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin ise 26/03/2013 tarihinde ”vergi dairesinde rızaen” şerhi düşülerek şirket temsilcisine tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, amme alacağının takip yollarının asıl borçlu şirket nezdinde usule uygun tüketilmediğinden bahisle karar verilmiş ise de, şirketin tüzel kişiliği, ticaret sicil kaydının silindiği 28/02/2013 tarihinde sona erdiğinden, bu tarihten sonra şirket adına tarh ve tahsil işlemleri tesis edilemeyeceği, tesis edilen işlemlerin de hukuki sonuç doğurmayacağı açık olmakla birlikte, Vergi Dava Dairesince, kanuni temsilci sıfatıyla davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emrinin hukuka uygun olup olmadığının saptanabilmesi için, davacı adına ödeme emri düzenlenebilmesi koşullarının bulunup bulunmadığı, irdelenmesi gereken bir önceki aşamanın ihbarname safhası olacağı, bu kapsamda da vergi borçlarının tüzel kişiliğinin mevcut olduğu dönemlerde şirket adına usulüne uygun olarak tahakkuk edip etmediği incelenerek yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden Vergi Dava Dairesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kabulüne,
2. Temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi …. Vergi Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 02/02/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle, Dairemiz kararına katılmıyoruz.